Türklerin İnsanlığa Katkıları Nelerdir? Hasan Yener 02 Nisan 2012 Genel 2. Türkler’in bilime ve uygarlığa katkılarına bazı örnekler: 1. Dünyanın en eski uluslarından birisidir. 2. Beyaz (Ari) ırktan olan Türkler Orta Asya’da ilk ileri uygarlığı oluşturmuşlardır. 3. Türkler, demiri ilk kullanan ve Avrupa’ya
Yaşadığınız yerdeki doğal afet ve çevre sorunlarının neden oluştuğuna cevap bulacaksınız Doğal afetlerin toplum hayatını nasıl etkilediğini fark edeceksiniz. Anadolu ve Mezopotamya medeniyetlerinin insanlığa katkılarını tanıyacaksınız. Çevrenizdeki doğal varlıkları, tarihi mekânları ve yapıtları
Mezopotamya ve anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarına örnekler veriniz. Misafir 13 Aralık 2017 sordu. 0 Cevap. CEVAPLA. Bu soruya henüz cevap verilmedi. İlk cevap veren sen ol!
Sümerler Akadlar ve Babiller, Mezopotamya uygarlı-ğının doğmasına neden olan kavimlerdir. Mezopotamya’da aritmetik ve geometri çok ileri bir düzeydeydi. Sümer sayı sistemi, 60 tabanlıydı. Özellikle, Babilliler, 60 tabanlı sayı sisteminin yanında 10 tabanlı sayı sis-temini de kullanmışlardır. Aritmetik işlemlerde
İkinciRaşid Halife. İslâmı yeryüzüne yerleştirip, hakim kılmak için Resulullah (s.a.s)'ın verdiği tevhidî mücadelede ona en yakın olan sahabilerden biri. Hz. Ömer (r.a), Fil Olayından on üç sene sonra Mekke'de doğmuştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşından dört yıl sonra dünyaya gelmiştir (İbnül-Esîr, Üsdül-Ğâbe, Kahire 1970
1. Mezopotamya ve Anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarına örnekler veriniz. İlk Çağda Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki bölgeye “İki Nehir Arası” anlamında Mezopotamya denilmiştir. Mezopotamya geniş ve verimli topraklara sahip, tarım yapmaya elverişli bir bölgeydi. Bu nedenle tarih boyunca Mezopotamya'da birçok
unHu. 5. Sınıf Sosyal Bilgiler Mezopotamya ve Anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarına örnekler veriniz. konusunu kısaca ve uzun ele ve Anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarına örnekler veriniz. konusu ile ilgili kısaca bir yazı örneği ;Cevap Anadolu ve Mezopotamya medeniyetlerin beşiği, dünya üzerinde ilklerin olduğu bir yerdir. Anadolu medeniyetlerinin dünya miraslarına kattıklarını kısaca sayacak olursak, Mezopotamya uygarlıklarından verimli toprakları ve tarıma elverişli yapısı sayesinde tarihin en eski medeniyeti Sümerler sayılmamaktır. Sümerler Zikurat adı verilen çok katlı binalar inşaa etmeyi öğrenmişlerdir. Ay, yıl takvimini bulmuşlar. Yazıyı icat ederek tarihin başlamasını sağlamışlardır. Asurlar Sümerler ile ticaret yaparak yazıyı geliştirmişler, yazının Anadolu medeniyetlerine yayılmasını sağlamışlardır. Dünyanın ilk kütüphanesini kurmuşlardır. Babiller ilk anayasayı yapmış. Hititler ilk yazılı anlaşmayı imzalamış. Lidyalılar ilk parayı icat ve Anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarına örnekler veriniz. konusu ile ilgili uzun bir yazı örneği ;Cevap Dünya üzerinde bulunan her uygarlık medeniyetlerin gelişmesine küçük veya büyük katkılar sağlamıştır. Uygarlıkların gelişmeleri kendinden önceki medeniyetlerin uygarlıkların üzerine kurulur. Hiçbir şey kendiliğinden ortaya çıkmaz. Dünya üzerinde kullandığımız birçok alet eski medeniyetler tarafından ortaya konmuş, bilgi birikimi ile geliştirilmiştir. Birçok buluş eski medeniyetlere dayanmaktadır. Anadolu uygarlıkları da tarihe birçok katkıda bulunmuş yüksek ilk defa tarih yazıcılığına başlatan medeniyettir. İlk yazılı anlaşmayıda hititler tarıma ve hayvancılığa önem vermişlerdir. Tarım hayvanını öldürene sabanı kırana ölüm cezaları değiş tokuş sisteminin ticarette geride kaldığını görüp parayı icat ay ve yıl takvimini bulmuşlar, ilk yazıyı icat etmişlerdir. Dünya tarihi sümerlilerle ticret ile uğraşmış, sümerlerden öğrendikleri yazıyı anadoluya getirerek dünyanın ilk kütüphanesini kurmuşlardır. Babiller tarihte ilk anayasayı oluşturularak hamurabi kanunlarını yapmışlardır. Mezopotamya ve Anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarına örnekler Hakkında Soru Sormak İster Misiniz ? Yorum ve Düşüncelerinizin Bizim İçin Ne Kadar Değerli Olduğunu Biliyor Musunuz ? Destek ve Yorumlarınız için Tıklayınız...
Sorunu TaratKitaptan resmini çek hemen cevaplansın. Soru Cevap9 ay önce0 Cevap12 Kezmezopotamya ve anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarını örnek veriniz sorusunun cevabı nedir? Soru Ara? den fazla soru içinde arama YazBilgilendirme 2022 yılı YKS, AÖF, AUZEF, ATA-AÖF, AÖL, LGS, AÖO, AÖIHL-MAÖL, YDS, TUS, MSÜ, ALES, KPSS, İSG, YKS, DGS, EUS, TYT, AYT, ADES, ADB, Amatör Denizcilik Eğitimi Sınav takvimleri belli olmuştur. Başarılı İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir. Başarılı.. Kopyalandı..
Mezopotamya Ortadoğu’da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölgeye verilen addır. Mezopotamya’nın yaşadığımız coğrafyada şu andaki yerini belirtmek gerekirse Irak, Kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu ve Güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bir bölümü bugünkü Irak’ın sınırlarının içinde kalan Mezopotamya, tarihte birçok medeniyetin doğduğu ve asırlar boyunca kavimlerin uğruna kan döktüğü bereketli topraklara sahip bir bölgedir. Mezopotamya’nın Coğrafi Konumu ve Özellikleri Şattü-l Arap Mezopotamya olarak ismi geçen bölge, Fırat ve Dicle nehirleri arasında yer alır. Bu sebeple Mezopotamya tanımı daha çok toprakları bu iki nehir arasında kalan yerleşim yerleri için kullanılmaktadır. Güneydoğu Toroslardaki kar ve yağmur sularıyla kabaran Dicle ve Fırat Nehri, Bağdat yakınlarındaki Kurna şehrinde birleşirler. Bu nehirler birleştikten sonra “Şattü-l Arap” ismini alır ve sonra Basra Körfezi’nden denize dökülür. Mezopotamya ve Tarihi Mezopotamya Haritası Mezopotamya bölgesi, medeniyetlerin doğuşuna ve çöküşüne tanıklık ettiği için medeniyetlerin beşiği olarak ifade edilir. Bereketli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yerleşime sahne olmuş ve asırlarca istilaya uğramıştır. Bilinen ilk okur-yazar toplulukların yaşadığı bu bölgede birçok medeniyet gelişmiştir. Mezopotamya; Sümer, Babil, Asur, Akad ve Elam gibi çok eski tarihlere dayanan medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve dünya kültür medeniyetinin başlangıç noktası olmuştur. Özellikle farklı coğrafyalardan bölgeye yapılan göçler, siyasi iktidarsızlık yaratmış fakat buna rağmen bölgenin kültürel mirasını da bir o kadar arttırmıştır. Dünyanın en köklü medeniyetleri olan ve dünya mirasının ilklerini oluşturan Sümerler, Akadlar, Babiller, Asurlular gibi büyük medeniyetler Mezopotamya toprakları üzerinde hüküm sürümüşlerdir. Dünya üzerinde son buzul çağı hüküm sürerken insanlar özellikle buzların erimeye başladığı ve ılıman iklime sahip olan daha güney bölgelere inmeye başlamışlardır. Bu göçler esnasında Mezopotamya’da yerleşim yerleri kuran insanlar zamanla Buz Devri’nin bitmesiyle kuru tarıma başlamışlardır. Güneydoğu Anadolu’da Çayönü Diyarbakır-Türkiye ve Göbekli Tepe Şanlıurfa-Türkiye gibi yerleşim yerleri Neolitik dönemde Mezopotamya’daki göze çarpan başlıca yerleşim bölgeleridir. Adı geçen bu yerleşim yerleri özellikle medeniyetlerin yaşam tarzları ve kullanılan araç ve gereçlerin teknolojik ilerlemesini takip edilebilmesi açısından da oldukça önemlidirler. Mezopotamya’da Kurulan Medeniyetler Sümerler 1. Sümerler Büyük medeniyetlerin ve dünya kültür mirasının temellerini atan Sümerler, tarih sahnesine diğer medeniyetlere nazaran daha erken çıkmıştır. 4000 yıllarından itibaren başlayan tarihi ile Sümerler; yazı, dil, tıp, astronomi, matematik gibi pozitif öğretilerin yanı sıra din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda da diğer medeniyetlere örnek olmuşlardır. Sümerler döneminde Mezopotamya'da 18 tanesi büyük olmak üzere yaklaşık 35 şehir ve kasaba var olduğu bilinmektedir. Bunlara; Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk ve Ur örnek verilebilir. İlk olarak Uruk Kralı Lugalzagizi aşağı Mezopotamya’daki kent devletlerini bir yönetim altında toplamıştır Sümerlere Elamlar son vermiş 2000 yıllarının başları ve böylece Mezopotamya’da Akadların devri başlamıştır. Akadlar 2. Akadlar Sümerlerin zayıflamasından sonra güçlenen Akadlar, Sami kökenli savaşçı bir topluluktur. Sümerlerden sonra Mezopotamya’nın hükümdarlığını ele geçiren bu topluluk, Mezopotamya’daki medeni gelişimin öncülüğünü yapmıştır. Savaşçı bir topluluk olan Akadlar, ilerleyen tarihlerde çıkacak olan Sami kökenli Asur ve Babil halklarına da öncülük etmişlerdir. Çok tanrılı bir inanca sahip olan Akadlar zafer anıtını inşa eden topluluk olmuştur. Akadlar, Sümerlerin aksine merkezi otoriteye önem vermiş ve Mezopotamya’yı tek bir merkezden yönetme planları kurmuşlardır. Akad hanedanının kurucucu Sargon ailesidir. Agade isimli bir başkent kuran Sargon tarihi kayıtlara göre 34 savaş yapmıştır. Yinede Sargon ile ilgili anlatılan ve eldeki bulgular daha çok mitolojik ve efsane niteliğindedir. Sargon’un torunu olan Akad Kralı Naram-Sin de dedesinin yolundan giderek birçok sefer yapmıştır. Fakat bölgedeki güç dengelerinin değişmesiyle Akadlar bu dönemde düşüşe geçmişlerdir. Kısa bir süre içinde Zagros Dağları’ndan inen ve Akad ülkesini işgale başlayan Gutiler ile yönetim zayıflamış ve 2100 yıllarında tekrar Sümerler tarafından yıkılmışlardır. Babiller 3. Babiller Sami kökenli bir topluluk olan Babiller Amurrular tarafından kurulmuştur. Devletin kurucusu Sumu-Abum’dur. Özellikle devletin başına geçen 5. Kral Hammurabi ile Babiller diğer kavimlere egemenlik kurmuşlardır. Hititlerin çekilmesinden sonra Babil ülkesi Asurluların egemenliğine girmiştir. Medlerle birleşen Babiller 626 yılında Asur devletini yenerek tekrar bağımsız olmuş ve II. Babil Krallığı’nı kurmuşlardır. Kurulan II. Babil devletine ise Persler son vermiştir. Sümerlerin etkisinde bir medeniyet kuran Babiller, ziggurat denen çok katlı tapınakları inşa etmişlerdir. Bu yapıların üst katı rasathane gözlemevi, alt katını ise ürünlerin depo edildiği kiler olarak kullanmışlardır. Mimari açıdan Mezopotamya’nın en gelişmiş medeniyeti Babiller olmuşlardır. Asurlular 4. Asurlular 2100 yıllarında Arabistan’dan gelerek Mezopotamya'ya yerleşen Asurlular Sami kökenli bir kavimdir. Fakat zamanla içlerine Sümerlilere benzeyen Hurriler de karışmıştır. Bu devlet adını kuruldukları Asur şehrinden almıştır. Başkenti Dicle kıyısında kurulan Ninova şehridir. Asurlular 1960 yıllarından sonra Anadolu’da pek çok ticaret kolonisi kurmuşlardır. Anadolu’ya yazının gelmesi Asurlu tüccarların sayesinde olmuştur. Hititlerin akınları ile zayıflayan bu kavim en parlak dönemlerini Asurbanipal zamanında yaşamışlardır. Yaptıkları seferlerle Kıbrıs’a egemen olan Asurlular, devletin sınırlarını İran’dan Mısır’a kadar genişletmişlerdir. Hititler, Mısırlılar ve Urartularla savaşmışlardır. İran’da giderek güçlenen Medler, Babilliler ile birleşerek Asurlulara son vermişlerdir 625. Asur devleti yıkıldıktan sonra toprakları Babil ve Medler arasında paylaşılıştır. Elamlar 5. Elamlar Sami kökenli olan Elamlılar Mezopotamya’nın güneydoğusunda hüküm sürmüşlerdir. Başkentleri Sus şehri olmuştur. 3000 yılında diğer kentlere egemenlik kurmuş olan Elamlar, 7. yüzyılda Asurlular tarafından yıkılmışlardır. Son olarak Bölgedeki diğer kavimlere üstünlük kuran Persler giderek güçlenmişlerdir. Büyük İskender’in Persleri egemenliği altına alışına kadar Mezopotamya Pers egemenliğinde kalmıştır. Pers-Sasani İmparatorluğu döneminde Mezopotamya bölgesi “İran’ın Kalbi” olarak anılmıştır. Daha sonra Mezopotamya’nın Arap halifelerin kontrolüne girmesiyle kuzeyde Musul ve güneyde Bağdat şehirleri başkent olarak seçilmişlerdir. Daha sonra Osmanlı hâkimiyetindeyken üç vilayete ayrılan Mezopotamya, Musul, Bağdat ve Basra daha sonra kısa bir süreliğine de olsa I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizlerin eline geçmiştir. Daha sonra 1920’de İngilizler tarafından Irak ulus devleti kurulmuştur ki bugünkü Irak sınırlarının yanı sıra Kuveyt de bu sınırlara dâhil olmuştur. İster buzul çağından sonra olsun isterse Osmanlı Devleti döneminde, Mezopotamya, böylesine bereketli topraklar ve kıtalar arasında stratejik öneme sahip bir bölge olmuştur. Yakın zamanda yaşanan Arap Baharı, Libya ve Mısır’da çıkan isyanlar ve Güneydoğu komşularımıza yapılan müdahaleler bölgedeki kıymetli topraklarının günümüze kadar etkisini sürdürdüğünün belirtisi olmuştur. Mezopotamya Uygarlıklarında Yazı Mezopotamya yüzyıllarca birçok bölgeden göç almış bir bölge olduğu için buraya göç eden kavimler burada yeni bir uygarlık kurmak yerine bölgede var olan uygarlığın yaşam tarzını ya da dini inanışını benimsemişlerdir. Mezopotamya uygarlıklarında ilk önceleri resimli anlatım kullanılmış daha sonraları çivi yazısına geçilmiştir. Çivi yazısı anlatılmak istenen düşüncenin küçük resimler aracılığıyla anlatılan piktogramdan esinlenmesiyle hazırlanmıştır. Daha sonraları geliştirilen bu resimlerin yerini harfler oluşturulmaya başlamış ve çivi yazısı keşfedilmiştir. Kullanılan bu semboller kil tabletler üzerine işlenir, tabletler fırında pişirilir ve böylece yazı korunmuş olurdu. Mezopotamya da yazı Mezopotamya’da yazı dili, sık olarak kullanılan Sümerce ve Akadça’dır. Bu dillerden özellikle Sümerce Türkçe'ye olan benzerliğiyle büyük dikkat çekmiştir. Daha sonra bölgede güçlenmeye başlayan Hurilerin dili olan Hurrice’de bölgedeki hükümdarlıkları süresince kullanılmıştır. Ayrıca Hurrice’nin kökeninin Kuzeydoğu Kafkas dili ailesine yakınlık gösterdiği de bulunan az sayıda belgelerle kanıtlanmıştır. Yazının icadıyla birlikte medeniyetler edebi eserlerde de gelişim göstermiştir. “Gılgamış Destanı”, “Tufan Hikâyesi” ve “Yaratılış Manzumesi” gibi önemli eserler bu bölgede şekillenmiştir. Mezopotamya Uygarlıklarının Yaşam Biçimi Mezopotamya da yaşam Mezopotamya uygarlıklarında toplumsal sınıfın en üstünde Krallar ve rahipler yer almıştır. Bunun altında kalan sınıflar ise; asiller, hürler ve köleler olarak üçe ayrılmıştır. Asillere kral tarafından geniş topraklar verilmiş ve savaşta kralın yanında bulunmuşlardır. Hürler, ülkedeki bütün haklara sahip kimselerdir. Bunlar, askerler, zanaatkârlar, tüccarlar ve köylülerden oluşur bu kesim vergilerini verir, askerlik yapar, tapınak ve kanal yapımında çalışırlardı. Halk kitlesinin en alt tabakası olan köleler ise, hiçbir hakkı olmayan insanlardı ve bu kişiler eşya gibi ticarete konu olabilir hatta takas edilebilirdi. Köleler; savaşta esir alınan, parayla satılan, borçları yüzünden hürriyetlerini kaybeden insanlardan meydana geliyordu. Mezopotamya Uygarlıklarında Bilim ve Tıp Mezopotamya bölgesi özellikle astronomi ve matematikte ilerleyen uygarlıklardan oluşmuştur. Sümerler, zamanı 60 dakikalık saatlerle ölçen ve ilk kez haftayı 7 güne bölerek zaman planı yapan uygarlık olmuştur. Astronomide ilerleyen bu uygarlıklar daha çok astronomiyi bir bilimden ziyade mitolojik güce ulaşmak ve onu anlayabilmek için bir araç olarak kullanmışlardır. Her ne kadar anatomi ve tıp biliminde gelişme gösteremeseler de özellikle başlıca hastalıkların listesini tutmuş, hatta vakaları inceleyerek bir teşhis listesi oluşturmuşlardır. Mezopotamya Uygarlıklarında Hukuk Mezopotamya uygarlıklarında özellikle Babil kralı olan Hammurabi kendi yasaları ile ünlü bir kraldır. 1780 yıllarında bulunmuş olan Hammurabi Yasaları en eski kanunlardır ve Mezopotamya uygarlıklarından günümüze kalan eserler arasında en iyi korunanıdır. Hammurabi yasaları 282 hükümden oluşmaktadır. Özellikle kanunlarda yer alan evlilik kurumu ile ilgili kurallar günümüzdeki Medeni Hukuk’un temellerini atmıştır. Mezopotamya Uygarlıklarında Dini İnanış ve Mitoloji Mezopotamya'da Dini İnanış Mezopotamya uygarlıklarında hakim olan dini inanış, daha çok göklerde yaşadığına inanılan tanrı ve tanrıçalardan kurulu çok tanrılı bir inanıştan oluşmaktadır. Bu dönemde dini inanışa dayalı yazılmış olan destanlar hem dini hem de mitolojik tasvirlerle doludur. Özellikle inanışların ortaya çıkışı olarak nitelendirilen bu dini inanış “Tufan” ve “Yaratılış” gibi mitolojik anlatımlarla zenginleştirilmiştir. Mezopotamya’nın dini inanışı; Sümer, Akad, Asur ve Babil odaklı olmakla beraber, bölgedeki yaşayan halkın mitolojik inanışlarından da yoğun şekilde beslenmiştir. Çok tanrılı olan Mezopotamya dinlerinin Tanrı ve Tanrıçaları zaman içinde isim olarak değiştirilse de bazı odak tanrılar hep aynı kalmıştır. Bu tanrı ve tanrıçalardan bazıları şunlardır 1. An Sümerler de Gök Tanrısı olan An, daha sonraları “Anu” olarak anılmaya başlanır. Anu Ki ile evlidir; fakat diğer Mezopotamya dinlerinde Uras olarak anılan bir eşi daha vardır. 2. Marduk Babil’in baş Tanrısı’dır. 3. Gula Bazı bölgelerde Ninişina olarak bilinen bu Tanrıçanın şifa kaynağı olduğuna inanılırdı. Bir kişi hastalandığında hastanın şifa bulması için Gula’ya dua edilirdi. 4. Nanna Ay Tanrısıdır. Enlil’in çocuklarından biridir. 5. Enlil Mezopotamya dininin en güçlü Tanrısı olarak görülürdü. Karısı Ninlil çocukları ise İnana, Iskur, Nanna-Suen, Nergal, Ninurta, Papilsag, Nuşu, Utu, Uras, Zabab ve Ennungi’dir. 6. İşTar Asurlu aşk ve cinsellik tanrıçasıdır. Sümer tanrıçası İnanna’dan geldiği düşünülmektedir. 7. Nabu ve Ninurta Nabu, yazı ve bilgelik tanrısıdır; Ninurta ise, Savaş Tanrısıdır. Mezopotamya İlk Kardeşkanının Döküldüğü Coğrafya Mıdır? Kardeş olan Habil ve Kabil, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’in oğullarıdır. Büyüyüp ergin yaşa gelince Kabil, kardeşinin evleneceği kıza talip olmuştur, bu olay üzerine Hz. Âdem ikisinin de kurban kesmelerini Allah-u Teâla’nın hangisinin kurbanını kabul ederse, o kişinin kızla evleneceğini söylemiştir. Kurbanlar kesildikten sonra kalbi fesat ve kinle dolu Kabil kaybetmiş, Allah-u Teâla Habil'in kurbanını kabul etmiştir. Bunun üzerine iyice sinirlenen Kabil, öz kardeşini öldürmeyi düşünmüştür. Kuran-ı Kerim’de de Hz. Âdem’in oğulları arasında geçen olayın kısas olarak gösterilmesi ve anlatılması bu hikâyeyi doğrulamaktadır. Daha sonra kurbanı kabul edilmeyen Kabil, kardeşine onu öldüreceğini söylemiştir; fakat kardeşi hiçbir şekilde karşı koymamış ve Kabil öz kardeşini öldürmüştür. Kardeşini öldürdükten sonra azaplarda boğulan Kabil'e, kardeşini gömmesi için bir karga örnek olunca “Eyvahlar olsun şu karga kadar olamadım” diyerek kardeş acısıyla iyice yanarak kavrulmuştur. Hz. Âdem Habil’in ölümünü duyunca Kabil'e beddua etmiş ve Kabil, Yemen diyarına kaçarak orada yurtsuzların, putperestlerin içine karışmıştır. Kabil, ilk kardeş kanı döken insan olarak anılır. Hz. Muhammed bu olayla ilgili hadisi şerifte şöyle buyurmuştur “Haksız yere öldürülen her insanın kanının günahında, Âdem’in oğlunun Kabil bir payı ayrılır. Çünkü bu katli adet edindiren odur.” İşte bu yüzden “burası Mezopotamya Kabil’in Habil’i öldürdüğü ve tarihte ilk kardeş kanının döküldüğü yerdir” denmiştir. İlginizi çekebilecek diğer olaylar En Yeniler geri ileri 1. Listedesiniz geri ileri Biyografiler Friedrich Nietzsche CV BİYOGRAFİ Jean-Jacques Rousseau CV BİYOGRAFİ Galileo Galilei CV BİYOGRAFİ El-Harezmi CV BİYOGRAFİ Karl Marx CV BİYOGRAFİ VII. Kleopatra CV BİYOGRAFİ Mustafa Kemal Atatürk CV BİYOGRAFİ Ömer Hayyam CV BİYOGRAFİ Che Guevara CV BİYOGRAFİ Michael Jackson CV BİYOGRAFİ İbni Sina CV BİYOGRAFİ Marilyn Monroe CV BİYOGRAFİ Sokrates CV BİYOGRAFİ Yılmaz Güney CV BİYOGRAFİ Nasrettin Hoca CV BİYOGRAFİ
Mezopotamya, Yunanca’da iki nehir arasındaki ülke anlamına gelen “Mesopotamía” kelimesinden dilimizdeki yerini almıştır. Günümüzde coğrafik olarak Irak ve Suriye’nin kuzeydoğusu, Güney Doğu Anadolu bölgesini de kapsayan Dicle ve Fırat nehirleri ile konumlanmaktadır. Mezopotamya’nın kuzeyinde bulunan Sümer Uygarlığı tarihin en önemli uygarlıklarından birini temsil etmektedir. Mezopotamya HaritasıBunu biliyor muydunuz?Mezopotamya; ilk yerleşik hayatın kurulduğu, yazının ortaya çıktığı, bilinen en eski yasalardan bazılarının oluşturulduğu bir bölgedir. Bu yazıda tarihin başlangıcına şahitlik etmiş Mezopotamya’dan günümüze ulaşan aşağıdaki eserler RölyefiGudea HeykelleriHammurabi Kanunları Steli19. Yüzyıldaki KeşiflerDoğu kültürlerine olan merak, Batı’da 17 ve 18. yüzyıllarda gelişmeye başlayıp 19. yüzyılda önemli bir arkeolojik araştırma konusu haline konsolos olarak görev yapan M. Botta, 1843 yılında Asur kralı Sargon 2334-227919’nun Horsabad olarak bilinen Dur-Şarrukin kentinde ilk Asur sarayını keşfetmiştir. Sarayın girişinde koruyucu tanrı Lamassu’nun heykelleri Sargon’un SarayıE. de Sarzec, 1877 yılında Irak’ın Basra kentinde Lagaş Güney Mezopotamya hükümdarı Gudea’ya ait heykeller şehri 1931 yılı arkeolojik alan fotoğrafıUr-Nanşe RölyefiUr-Nanşe RölyefiGenel ÖzelliklerBu eser, Irak’ın Girsu kentinde şu anki adıyla Tell Telloh bulunmuştur. Yapım tarihi 2500 yıllarına dayanmaktadır. Kalker taşından yapılan eser 40cm uzunluğunda ve 47cm genişliğindedir. Eser, günümüzde Louvre Müzesinde I. Lagaş Hanedanlığının ilk kralıdır. Rölyefin ortasındaki delik, levhanın tapınağın duvarına monte edilmesini sağlayan fonksiyonel bir detaydır. Bu tapınak, kral Ur-Nanşe’nin emri üzerine yapılmıştır, bu nedenle eser, halkın ona minnet göstergesini temsil etmektedir. Rölyefin kalkerden yapılması da önemli bir detaydır çünkü o dönemde taş kullanımından ziyade pişirilmiş killi toprak tercih Hanedanlığı HaritaBunu biliyor muydunuz?Uruk antik kentinde, günümüzde Akad dilinde türetilmiş Warka diye de adlandırılıyor bulunan ziggurat 3000 yıllarına dayanmaktadır ve temeli dışında hiç taş kullanılmamış ve topraktan hem daha nadir hem de muhtemelen başka lokasyonlardan getirilmiş olan kalker, eserin ve de kralın önemine vurgu yapmaktadır. Levhanın üzerinde ilk yazı türü olan Çivi Yazısı ile yazılmış açıklamalar açıklamalarda kral Ur-Nanşe’nin tapınağı yaptırdığı belirtilmektedir, bu sayede arkeolog ve sanat tarihçileri eserin kime ait olduğunu bulabilmiştir. Levhanın üzerindeki figürler kral ve yakınlarını temsil hakim olan dini görüşte krallar yalnızca yönetici sıfatına sahip değildi aynı zamanda dini bir anlam da yükleniyordu ve rahip-kral olarak adlandırılıyorlardı. Dolayısıyla, bu kişiler hem yönetimden hem de dini konulardan statü, sanata da yansımıştır rahip-krallar eserlerde her zaman diğer figürlerden daha büyük ve uzundur ve de oturur pozisyondadırlar. Bu eserde de olduğu gibi diğer figürler daha küçüktür ve biliyor muydunuz?Sümeroloji ve çivi yazısı ile daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz ilk akla gelecek isim İlk Çivi Yazısı ve Sümeroloji Uzmanı Muazzez İlmiye Çığ HeykelleriGudea Mezopotamya bölgesinde en çok tasvir edilmiş figürlerden birisidir. Günümüze kadar ulaşmış ve Irak’ın Girsu kentinde bulunmuş 4 örneğini inceleyeceğiz;Genel ÖzelliklerIlk olarak, Oturan Gudea diyorit taşından yapılan bu eser 2120 yılına dayanmaktadır. Heykel 46 cm yüksekliğinde, 22,50cm derinliğinde ve 33 cm genişliğindedir. Güncel olarak Louvre Müzesi’nde Gudea HeykeliİncelemeGudea tasvir edildiği bütün heykellerde dua pozisyonunda bulunmaktadır. Bu pozisyon, inşa ettirdiği tapınakların dini figürlerine gösterdiği saygıyı temsil eder. Lagaş Bey’i Gudea hanedan soyundan gelmemesine rağmen eserlerde kraliyet üyelerine ait özelliklerle tasvir edilmiştir oturan pozisyon, geleneksel taç tek bir omzunu kapatan ince kumaş Akad Hanedanlığından gelmektedir ve anatomik detaylarını görünür kılmaktadır. Bu tasvir biçimi daha önce gelen sanatsal geleneklere göre oldukça biliyor muydunuz?Gudea etimolojik olarak Çağırılmış’ anlamına Vazo ileGenel ÖzelliklerIkinci olarak, Gudea Vazo ile, Irak’ın Girsu kentinde bulunmuştur. 63 cm önceki örnekteki gibi burada da Gudea, dua eder pozisyondadır, tacı ve kıyafeti aynı şekildedir. Anatomik detaylar el ve ayaklarda daha da derinlik kazanmaktadır. Detayların günümüze kadar ulaşması hem kullanılan materyalin diyorit kalitesini ve de heykeltraşın sanatsal becerilerini Gudea heykelinden farklı olarak, kıyafetinin detayları dikkat çekmektedir elbisenin iki yanına doğru ilerleyen dalgalı motiflere balık figürleri eşlik etmektedir. Bu dekor, yaşamı ve yeraltı sularının bereketliliği temsil tuttuğu vazo bereketlilik ve yaratılış tanrısı Enki’yi hatırlatan bir semboldür, aynı zamanda bu vazonun geleneklere göre su ile dolu olduğuna inanılır, yaşamın ve bereketin sembolüdür. Son olarak, Gudea’nın bu vazoyu taşıma nedenlerinden biri de tanrılara bir ikram sunma Vazo ileMimar GudeaGenel ÖzelliklerGudea’nın inceleyeceğimiz son örneği Mimar Gudeadır. Diğer örnekler gibi bu eserde 2120 yılına aittir, Girsu kentinde bulunmuştur ve 93 cm yüksekliğinde, 41 cm genişliğinde 61 cm Gudea HeykeliİncelemeBu eser tanrı Ningirsu’ya adanmıştır ve de onun adına inşa edilen tapınak Enninu için hazırlanmıştır. Bu eserde Gudea yaptırdığı tapınağın mimari gibi tasvir edilmiştir. Gudea, çivi yazısı ile yazılmış birçok yazıt oluşturmuştur, bu eserde de heykelin sırtından başlayarak elbisesinin eteklerine kadar devam eden açıklamalar açıklamalar, tanrılara adanacak adakların listesi ile başlar ve Enninu Tapınağı’nın tüm dini kurallara saygı duyarak inşa edildiğini belirterek devam eder. Ardından, tapınağın yapımı sırasında komşu devletlerden gelen materyalleri Suriye’nin kuzeyinden taşlar getirtilmiştir, Amanos Nur Dağları’ndan sedir ağacı getirtilmiştir. Bu alışveriş aynı zamanda Lagaş Hanedanlığı’nın diğer devletler üzerinde kurduğu gücün de temsili olarak gelecekte mümkün olabilecek dini ve siyasi ihanet ve yanlışlıkları eleştirerek biter. Gudea’nın kucağındaki bu yazıtta tapınağın planın çizilmiş olması tarihin ilk mimari ve mühendislik çalışmalarına ışık Gudea Heykeli yandan görünüşüHeykelin kafa bölümü günümüze kadar ulaşamamıştır fakat geri kalanı 1881 yılında E. de Sarzec tarafından yönetilen bir arkeolojik kazı sonucu Gudea’nın diğer heykelleri gibi Louvre Müzesi’ne Gudea tapınak planıMimar Gudea Ennuni Tapınağı planıHammurabi Kanunları SteliGenel ÖzelliklerBu eser, Iran’nın güneybatısında, Zagros dağlarının eteklerinde bulunan ve UNESCO Dünya Kültürel Mirası kabul edilen Şuş arkeolojik alanında 1900-1902 yıllarında bulunmuştur. 2 metre 25 santim yüksekliğinde ve 55 santim genişliğindedir. Siyah bazalt taşından 6. kralı olan Hammurabi’nin Kanunlarını akad dilinde içeren bir steldir. Hammurabi, 1792-1750 yılları arasında hüküm sürmüştür. Bu eserde, kral Hammurabi oturmakta olan tanrının önünde tasvir yazıların büyük bir kısmı anıtın yapılış amacını açıklamaktadır. Tasvir edilen tanrı adaletin tanrısı ve güneşi sembolize eden Şamaş’tır. Halka, Şamaş’ın bu kanunları yazdırdığı bilgisi verilerek, kanunların dini birer yükümlülük olduğu algısı eser, aynı zamanda anıtların ve diğer görsel eserlerin siyasi ve sosyolojik anlamdaki gücünü yansıtmakta; Hammurabi Kanunları’nın kalıcığını ve yürürlülüğünü sağlamak adına biliyor muydunuz?Hammurabi Kanunları tarihin ilk yasa örneklerinden Kanunları DikilitaşHammurabi Kanunları Dikilitaş DetayHammurabi Kanunları Dikilitaş Yazı DetayıKaynakça; Kemalettin Köroğlu, Eski Mezopotamya Tarihi, Iletişim Yayınları, Bottéro ve Samuel Noah Kramer, Mezopotamya Mitolojisi, Iş Bankası Kültür Yayınları, P., L’art antique du Proche-Orient, éd. Mazenod, Paris, 1977 rééd. 1983 sous le titre L’art antique du Moyen-Orient.Parrot A., Sumer, collection l’univers des formes, éd. Gallimard, Paris, 2006 1ère éd. 1960.
Anadolu ve Mezopatamya uygarlıklarını gösteren haritaları inceleyiniz. Buraların yerleşim yeri olarak seçilmesinde hangi faktörler etkili olmuş olabilir? Düşüncelerinizi not ediniz. Anadolu uygarlıklarını içeren haritaları incelersek aşağıdaki sonuçlara ulaşabiliriz. 1. Anadolu doğu ve batı ticaret yollarının geçtiği kesişme noktasındadır. Ünlü ipek yolu ve baharat yolu Anadolu’dan geçmektedir. Tarihin ilk zamanlarından bu yana Anadolu, medeniyetlerin geçtiği bir çok medeniyetin kurulduğu noktadır. 2. İki kıtayı, Asya ile Avrupayı birleştiren stratejik bir noktadadır. 3. Orta kuşakta olmasından dolayı İklimi yaşamaya müsaittir ne çok sıcak olmakta ne de çok soğuk olmaktadır. 4. Verimli toprakları olduğundan tarımsal üretim için çok uygundur. Ürün çeşitliliği de çoktur. 5. Eski medeniyetlerde hayvancılık çok önemli bir yer tutmaktadır. Anadolu da geniş ve verimli otlakları ile hayvancılık için çok uygundur. 6. Hayat kaynağı sudur. Su yönünde Anadolu zengindir. 7. Anadolu’nun üç tarafı denizlerle çevrili olması da sınır güvenliği açısından önemlidir. Mezopotamya medeniyet haritasını incelersek şu sonuçlara ulaşabiliriz. 1. İlk Medeniyetlerin merkezidir. Her zaman bilinen yerlerdir. 2. Göç yolları üzerinde olduğundan devamlı uygarlık değişimleri olmuştur. 3. İklimi yaşamaya tarıma ve hayvancılığa çok müsaittir. 4. Çok verimli açıdan zengin uygarlıklar oluşmuş. 5. Otlakları boldur. Hayvancılık gelişmiştir. 6. Fırat ve Dicle nehirleri arasında olduğundan bu akarsularının suladığı arazilerdir. Uygarlıklar ve kentler kurulurken akarsular temel etkenlerden biridir. İki akarsuyun arasında olması bu bölgeye daha da önemli hale getirmiştir. 7. Ticaret gelişmiştir. Ticari olarak çok hareketli bölgelerdir. Updated 04 Şubat 2016 at 2323
mezopotamya ve anadolu medeniyetlerinin insanlığa katkılarına örnekler veriniz